NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
59 - (1764) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
ليث عن سعيد
بن أبي سعيد؛
أنه سمع أبا
هريرة يقول: بعث
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم خيلا قبل
نجد. فجاءت
برجل من بني
حنيفة يقال له
ثمامة بن
أثال. سيد أهل
اليمامة.
فربطوه
بسارية من
سواري المسجد.
فخرج إليه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فقال
(ماذا عندك؟
يا ثمامة!)
فقال: عندي،
يا محمد! خير.
إن تقتل تقتل
ذا دم.
وإن تنعم
تنعم على
شاكر. وإن كنت
تريد المال فسل
تعط منه ما
شئت. فتركه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. حتى كان
بعد الغد.
فقال (ما عندك؟
يا ثمامة!) قال:
ما قلت لك. إن
تنعم تنعم على
شاكر. وإن
تقتل تقتل ذا
دم. وإن كنت
تريد المال فسل
تعط منه ما
شئت. فتركه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حتى كان
من الغد. فقال
(ما عندك؟ يا
ثمامة!) فقال:
عندي ما قلت لك.
إن تنعم تنعم
على شاكر. وإن
تقتل تقتل ذا
دم. وإن كنت
تريد المال
فسل تعط منه
ما شئت. فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
(أطلقوا
ثمامة) فانطلق
إلى نخل قريب
من المسجد.
فاغتسل. ثم
دخل المسجد
فقال: أشهد أن
لا إله إلا
الله وأشهد أن
محمدا عبده
ورسوله. يا
محمد! والله!
ما كان على
الأرض وجه
أبغض إلي من
وجهك، فقد
أصبح وجهك أحب
الوجوه كلها
إلي. والله! ما
كان من دين
أبغض إلي من
دينك. فأصبح
دينك أحب الدين
كله إلي.
والله! ما كان
من بلد أبغض
إلي من بلدك.
فأصبح يبدك
أحب البلاد
كلها إلي. وإن
خيلك أخذتني
وأنا أريد
العمرة. فماذا
ترى؟ فبشره
رسول الله صلى
الله عليه وسلم.
وأمره أن
يعتمر. فلما
قدم مكة قال
له قائل: أصبوت؟
فقال: لا.
ولكني أسلمت
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. ولا ،
والله! لا
يأتيكم من
اليمامة حبة
حنطة حتى يأذن
فيها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
{59}
Bize Kuteybe b. Saîd
rivayet etti. (Dediki): Bize Leys, Saîd b. Ebî Saîd'den naklen rivayet etti ki,
Ebû Hureyre'yi şunu söylerken işitmiş:
Resûlullah (Sallallahu
A!eyhi ve Sellem) Necd tarafına suvari gönderdi. Bunlar Benî Hanîfe (kabilesin)
den Sümame b. Usal denilen bir adam getirdiler. Bu zat Yemameliler'in reîsi
idi. Onu mescidin direklerinden bir direğe bağladılar. Derken Resûlullah
(Sallallahu A!eyhi ve Sellem) onun yanına çıkarak:
«Ne haber ya Sümame?»
dedi. Sümame şunları söyledi:
— Bendeki ya Muhammed, hayırdır. Şayet
öldürürsen kan sahibi birini öldürmüş olursun. ihsan edersen şükreden birine
ihsan etmiş olursun! Eğer mal istiyorsan hemen dile! Sana dilediğin kadar mal
verilir! Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu A!eyhi ve Sellem) onu terk etti.
Ertesi günden sonraki gün gelince yine:
«Ne haber ya Sümame?»
diye sordu. O da:
— Sana soylediğimdir! Eğer ihsan edersen
şükreden birine ihsan etmiş olursun! öldürürsen kan sahibi birini öldürmüş
olursun! Mal istiyorsan hemen dile! Sana dilediğin kadar mal verilir! dedi.
Resûlullah (Sallallahu A!eyhi ve Sellem) onu yine terketti. Ertesi gün gelince
(tekrar) :
«Ne haber ya Sümame?»
diye sordu. Sümame:
— Bende sana söylediklerim var! Eğer ihsan
edersen, şükreden birine ihsan etmiş olursun! öldürürsen kan sahibi birini
öldürmüş olursun! Mal istiyorsan hemen dile! Sana dilediğin kadar mal
verilecektir! dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu A!eyhi ve Sellem):
«Sumame'yı serbest
bırakın!» buyurdu. O da mescide yakın bir hurmalığa giderek yıkandı. Sonra
mescide girdi. Ve:
— Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet
ederim! Muhammed'in onun kulu ve resulü olduğuna da şehadet ederim! Ya
Muhammed, vallahi yeryüzünde (şimdiye kadar) bana senin yüzünden daha sevimsiz bir
yüz yoktu! Şimdi senin yüzün bana bütün yüzlerden daha sevimli oldu. Vallahi
benim için senin dîninden daha sevimsiz bir dîn yoktu! Dînin de benim için
bütün dînlerden daha sevimli oldu! Vallahi, benim için senin beldenden daha
sevimsiz bir belde yoktu. Şimdi belden de benim için bütün beldelerden sevimli
oldu! Süvarilerin beni yakaladığında ben umre yapmak istiyordum. Ne buyurursun?
dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu A!eyhi ve Sellem) kendisini
müjdeledi. Ve umre yapmasını emretti. Mekke'ye vardığında ona birisi:
— Sen dininden mi döndün? diye sormuş. O da:
— Hayır! Lakin ben Resulullah (Sallallahu
A!eyhi ve Sellem)'le birlikte müslüman oldum! Hayır, vallahi! Size ResûluIIah
(Sallallahu A!eyhi ve Sellem) izin vermedikçe Yemame'den bir buğday tanesi bile
gelemez! demiş.
60 - (1764) حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
أبو بكر
الحنفي. حدثني
عبدالحميد بن
جعفر. حدثني
سعيد بن أبي سعيد
المقبري؛ أنه
سمع أبا هريرة
يقول: بعث رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
خيلا له نحو
أرض نجد.
فجاءت برجل
يقال له ثمامة
بن أثال الحنفي.
سيد أهل
اليمامة. وساق
الحديث بمثل
حديث الليث.
إلا أنه قال:
إن تقتلني
تقتل ذا دم.
{60}
Bize Muhammed b.
EI-Müsenna rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Bekir El-Hanefî rivayet etti.
(Dediki): Bana Abdülhamîd b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bana Saîd b. Ebî
Saîd El-Makbûrî rivayet etti ki, Ebü Hureyre'yi şunu söylerken işitmiş:
ResûlIalah (Sallallahu
A!eyhi ve Sellem) Necd arazîsi taraflarına bir (böIük) süvarisini göndermiş.
Bunlar Sümame b. Usal El-Hanefî denilen —Yemame halkının reisi— bir adamı getirmişler...
Ve ravi hadîsi, Leys'in
hadîsi gibi nakletmiş; yalnız o -öldürürsen yerine «beni öldürürsen, kan sahibi
birini öldürmüş olursun!» demiştir.
İzah:
Bu hadîsi Buhari
«Kitabü1-Megazî»de ve muhtasaran namaz bahsinin «iğtisal» babında; Ebû Davûd «Cihad»da;
Nesaî «Taharet» bahsinde tahrîc etmişlerdir.
Benî Hanife: Yemame'de
yaşayan meşhur bir kabiledir. Hz. Sümame bu kabilenin reisi îdi. Islamiyeti
kabulünden sonra da ashab-ı kiramın büyüklerinden olmuştur. Kıssa Mekke 'nin
fethinden evvel geçmiştir. Onun için de «Sümame'yi esîr edip getiren Abbas b.
Abdilmuttalib'dir.» diyenlerin sözüne i'tibar edilmemiştir. Çünkü Hz. Abbas o
zaman henüz müslüman olmamıştı. O müslümanhği Mekke'nin fethinde kabul
etmiştir.
ResûluIIah (Sallallahu
A!eyhi ve Sellem) Sümame'yi görünce: «Ne haber?» diye sormuştur. Bazılarına
göre bu sualden maksat: Senin kanaatine göre ben sana ne yaparım? demektir. Bu
takdirde ne haber diye tercüme ettiğimiz «ma za» ifadesindeki «ma»
istifhamiyye, «za» ismi mevsûl «indeke» de sile olur. Ve cümle: «Senin zannında
benim sana ne yapacağım karar kıldı?» manasını ifade eder. Mamafih bu terkîb
birkaç vecihle daha îzah edilebilir. Şöyle ki:
1- «Ma» ismi istifham,
«za» ismi işaret olur.
2- «Ma za» terkîb
halinde ismi istifham olur. Bizim verdiğimiz mana buna göredir.
3- «Maza» terkibi «şey»
manasına gelen bir ismi cins yahut «o şey ki» manasına bir ismi mevsul olur.
4- ‘Ma’ zaide, «za»
ismi işarettir.
5- ‘Ma’ ismi istifham,
«za» zaide olabilir.
Hz. Sümame'nin bu suale
: «Bendeki hayırdır.» diye cevap vermesi: Sen zalimlerden değilsin; afvini ve
ihsanını umarım! manasınadır. Nebi (Sallallahu A!eyhi ve Sellem) bu suali üç
gün tekrarlamış; Sümame (Radîyallahu anh)'da üç gün aynı cevabı vermiş:
«Şayet öldürürsen kan
sahibi birini öldürmüş olursun...» demiştir. Kaadı İyad'in beyanına göre bundan
murad: Öldüreceğin adam şerefli bir reîs olduğu için kanı dava edilecek ve
katilinden öc alınacak bir adamdır, demektir. Diğer ulema : «Sümame'nin bu
sözü: Kanı heder olmağa layık, ölümü hak etmiş birini öldürmüş olursun;
binaenaleyh onu öldürmekle mes'ul olmazsın! manasına gelir.» demişlerdir.
Resûlullah (Sallallahu
A!eyhi ve Sellem)'in aynı suali üç gün tekrar etmesi, kalpleri îslamiyete
yatıştırmak ve müslüman olması ümit edilen eşrafa bir lütufkarlık göstermek
içindir. Zîra bu gibi zevatın ardından, onlara tabi' birçok kimselerin müslüman
olması me'muldür. Üçüncü gün Sümame (Radiyallahu anh) Peygamber (Sallallahu
A!eyhi ve Sellem) tarafından afvedilerek serbest bırakılmış; o da hemen
müslüman olmuştur. Resûlullah (Sallallahu A!eyhi ve Sellem) kendisini tebşir
buyurmuşlardır. Bunun manası: Hak dîni kabul etmekle kazandığı büyük hayrı ve
müslümanlığın küfür halinde iken işlenen suçları yıkıp yok ettiğini
müjdelemektir. Kendisine umre hususunda verdiği emir müstehab manasına gelir.
Çünkü umre her mevsimde yapılması müstehab bir ibadettir. Bahusus böyle
kavminin reîsi mevkiinde olan bir zatın kafir gidip müslüman olarak dönmesi
Mekkeliler'in pek zoruna gitmiş; aralarında tavaf ve sa'y yapması onları kin ve
gayzlarından çatlayacak hale getirmiştir. Hatta birisi dayanamayarak:
— Sen dinden mi döndün? diye sormuştur. Sümame
(Radiyallahü anh) buna :
— Hayır! Lakin ben müslüman oldum!..» şeklinde
cevap vermiştir ki, edebiyyat dilinde buna «üslûbu hakim» derler. Sanki: «Ben
dînden çıkmadım; zira siz bir dîne bağlı değilsiniz ki, ben ondan çıkmış
olayım! Ben yeni olarak Allah'ın dînine girdim!» demiş gibidir.
İbni Hişam diyor ki:
«Bundan sonra Sümame Yemame'ye gitti. Ve ora halkının Mekke'ye bir şey
götürmelerini men'etti. Mekkeliler. Nebi (Sallallahu A!eyhi ve Sellem)'e mektup
yazarak:
«Sen akrabaya yardımı
emredersin!..» dediler. Bunun üzerine oda Sümame'ye bunlara bir şeyler
götürülmesine müsaade etmesini yazdı.»